“ Ülkemizde Dünden Bu Güne Spor’da Alt Yapı “
Son yıllarda, bir çok Avrupa ülkelerinde başta futbol olmak üzere bir çok spor dalların da, alt yapının önemine değer verilmektedir.
Altyapıların değerli olması için sadece birilerinin altyapıları önemli görmeleri yetmez.
Altyapıların değerli olması için öncelikli koşullarından birisi de altyapı aktörlerinin kendilerini değerli kılmalarıdır.
Çünkü değerlilik yeterlilik, düşünce ve eylemlilik tutarlılığından Her problemin ve olumsuzluğun nedenini kendisi dışında görme alışkanlığı ve anlayışı kendimizi sorgulamamızı ve geliştirmemizi engellediği gibi eksik ve yanlışlarımızı görmeyi de engellemektedir.
Altyapılara gereken önemin verilmediği, gereken ilginin gösterilmediği doğrudur.
Altyapı kurumlaşmasının sağlanamamış olması da doğrudur.
Altyapıların gereken alan, tesis, malzeme ve özellikle özlük hakları açısından ideal düzeyde olmadıkları da doğrudur.
Peki, Türkiye’de başta süper lig takımları olmak üzere, bazı profesyonel liglerde yer alan kulüplerimizde ideal olmasa da yeterli düzeylerde alanı, tesisi, parası ve diğer imkânları olan hiç mi altyapı birimimiz yoktur.
Yani, dememiz şu ki, mesele elbette esas olarak Türkiye sporunun ve futbolunun modeli ve işleyişi ile ilgili olsa da bazı işlere, işleyişlere ve sonuçlara bakıldığında, Türkiye spor ve futbol düzenindeki problemlerin, altyapı birimlerinin oluşturulmasını sağlamaktadır.
Türkiye’de hangi sektör ve alan ideal bir modele ve işleyişe sahiptir.
Bu durumda hangi sektör ve alan bunu bahane ederek çalışma verimsizliği ve işlerlik yetersizliğini kabul etmektedir.
Bu bağlamda bakarsak, Türkiye spor ve futbol altyapılarının sporcu, oyuncu yetiştirememe sorunu bir yönüyle de “sporcu,oyuncu geliştirememe” kaynaklı bir sorundan kaynaklanmaktadır. Çünkü yetiştirmek için yapılması gereken şey geliştirmektir. İnsanlar her konuda gelişerek yetişirler. Geliştirme işi eğitim sürecinin yani altyapıların işi ve görevi, yetişme işi ise çocukların ve düzenin işi ve görevidir. Bu anlamda “oyuncu yetişmiyor” demek “oyuncu geliştirilmiyor” demektir aslında.Oyuncu geliştirmek ise kalıcı olmak, uzun süre çalışmak, oyunu adaylarının yaş düzeylerini bilmek, ona göre çalışmalar yapmak yanında, sporu bir oyun olarak yaşlara göre tasarlamak gibi daha birçok mesleki yeterlilik ve beceri gerekmektedir. Şimdi bu açıdan bakınca, yükümlülük sahiplerinin kendi dışındakilere eleştiri yapıp ve suç yükleyerek, sporcu yetişmiyor olmayı açıklamak yeterli olmamaktadır.
Altyapı eğitim antrenörleri içinde hiç de azımsanmayacak sayıda kişi, altyapı eğitim birimlerini, üstyapılara birer geçiş yeri olarak görmekte veya üstyapılarda konumlanamadığı için oralarda olmayı kerhen seçmek durumda kalan kişilerden oluşmaktadır. Bu durum, öncelikle “altyapı antrenörlüğü mesleği” gelişimini ve değerliliğini olumsuz etkileyen bir davranış biçimi değil midir?
Böylesi bir anlayış altyapı eğitim süreçlerinde verimsizliğe neden olmaktadır. Çünkü antrenörler bu durumda sürece ve gelişime değil, yarışmaya ve anlık skor ve sonuçlara odaklı çalışmaktadırlar.
Türkiye’ye baktığımızda, profesyonel kulüplerin altyapı birimlerinde, üstyapılarda bir şekilde yer bulamamış veya üstyapılarda geçmişte yer almış ama günümüzde altyapıları özellikle seçmiş bazı kişilerin hegemonyası yok mudur?
Altyapı birimlerini rahatlık ve geçmişinin referansı ile özellikle seçmiş kendini ikame ve idame ettirme yerleri olarak gören kişilerin varlığı da başlı başına bir sorundur.
Oysa altyapılar daha çok çalışmak, geliştirmek, araştırmak, keşfetmek ama bunun karşılığında popüler olmuş olanların ve olmak isteyenlerin değil, “emekçi eğitimci antrenörlerin” çalışma alanlarıdır. Türkiye’de birçok yetenekli ama daha çok da süreç içinde yeteneğe dönüşecek sahibi, gelişime açık oyuncu adayı çocukların dramı.
Sayısı ciddi boyutlara ulaşan ve altyapılarda madalyonun diğer bir yüzü de altyapı süreçlerinde “yetersiz” bulunarak heba olup giden çocuk ve gençlerdir.
Bazı genç oyuncu adayları kendisinden daha geride olmasına rağmen tercih edilen “torpilli arkadaşlarının” ama esasen de bozuk spor düzeninin kurbanı olarak kaybolup gitmektedirler.
Bazen çuvaldızı başkalarına batırırken, iğneyi de kendimize batırmakta yarar vardır. Türkiye spor altyapılarında ama daha yaygın olarak futbol altyapılarında her çocuğa ve her gence aynı düzeyde eşit, adil davranılmamaktadır.
Ve eğer Türkiye’de işe yeniden bir çeki düzen verilecekse işe buradaki adaletsizlikten başlamak gerekecektir.Bu işler büyük kulüplerin altyapılarında çok büyük boyutlara ulaşmış durumdadır.
Futbol ile ilgili becerileri ortalama oyuncuların cirit attığı ama buna rağmen daha iyi durumda olanların saçma sapan gerekçeler ile elendiği ve gönderildiği bir altyapı düzeni, elbette üstyapılara oyuncu taşıyamaz.
Ortalama 10 yıllık süreci kapsayan bir altyapı hayatını tamamlayamadan ayrılan veya ayrılmak zorunda bırakılan çocuk ve gençlerimiz, eğer altyapı süreçlerini sağlıklı bir ortamda ve koşullarda tamamlayabilselerdi, muhtemelen çok daha iyi durumda oyuncular yetiştirmiş ve üst yapılara daha fazla oyuncu taşımış olabilirdik.
Genel olarak baktığımızda, altyapılar (istisnai durumlar hariç) kendi kendilerini sorgulamak, geliştirmek ve olumlu açıdan değiştirmek durumunda olan kurumlarımızdandır.Birçok altyapı antrenörü “altyapı antrenörlüğü” mesleğinin gerektirdiği sevecenlik, öğreticilik, sabırlılık, geliştiricilik ve samimiyet, güven vericilik gibi kişilik ve karakter özelliği konusunda uygun bir yapıya sahip bulunmamaktadır. Bu bir kişilik sorunu değil, işe uygun insan sorunu ile ilgili bir durumdur.
YORUMLAR