DERTLERİ ZEVK EDİNDİM…
Asıl konuya girmeden önce, bir anı ile başlamak istiyorum…
Yıl kaç idi, şimdi tam hatırlamıyorum.
Turan Güneş Bulvarı üzerindeki ofisten çıktım, Köşkün önünden, Atatürk Bulvarından aşağı doğru işyerine yürüyerek gidiyordum.
Bulvar üzerindeki yaya geçitinden, yeşil ışıkla geçerken, solda bir araba durdu, Mercedes…
Hani araç lüks olunca, “Kim acaba” diye şöyle bir göz attım, içindekini gördüm, başımı çevirip, şaşkınlık içinde bir daha döndüm baktım…
Zamanın Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer ve yanında eşi !!?
Önünde ardında araç yok, daha doğrusu, Çakarlı bir araç yok, belki bir koruma aracı olabilir ama o da belli değil!!
...
Neden anlattın şimdi bunu demeyin…
Arif olan anladı..
Benim için hoş bir anıydı sadece…
XXX
Gelelim asıl konumuza…
Jacques Rousseau şöyle demiş: “Yasama, yürütme yargı içiçe geçmişse, özgürlükler garantide değilse, anayasa yok demektir. Kuvvet kimdeyse o hâkimdir.”
Tanrı, Nisâ Sûresinin 58. Âyetinde ise şöyle emretmektedir: “Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verirken adaletle hüküm vermenizi emrediyor.”
Bir tarafın aylığına 49 bin lira zam yaparken, öteki tarafın maaşına “2 bin lira zam yapsak mı acaba” diye toplantı üstüne toplantı olur mu?
Çoğunlukla Churchill ya da Hegel'e atfedilen bir söz vardır.
“İnsanlar, layık oldukları gibi yönetilirler…”
Türk toplumu, şimdi bu durumu yaşamaktadır.
Haberlerde izliyoruz, Hatay’da depremzede vatandaşlar isyan halindeler, ancak yerel seçimlerde kazanan AKP oldu, bunu nasıl açıklamak gerekir acaba?
Genel seçimlerde de emeklinin maaşı, asgari ücret düşüktü ve aynı şekilde genel seçimleri de AKP kazanmadı mı?
Önümüzdeki süreçte, en geç 4 yıl sonra genel seçim yapılacak. Göreceksiniz AKP yine kazanacak, toplum şayet bu kafa ile giderse.
XXX
Herkesin bildiği bir atasözümüz var…
“Dert bir değil ki ağlayasın, deli bir değil ki bağlayasın...”
Biz de toplum olarak layık olduğumuz gibi yönetildiğimiz için, ne dert bitiyor ne de çözüm arayışları.
Pergel gibiyiz maşallah…
Bir ayağımız bir noktada sabit, öteki ayağımız etrafımızda dönüp duruyor, olaylarda, sorunlarda, sıkıntılarda, içeride ve dışarıda değişen hiçbir şey yok.
Biz de bir başka atasözünde olduğu gibi…
“Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur” örneği…
Artık görünen o ki, bir şarkı tutturmuşuz gidiyoruz…
“Dertleri zevk edindim bende neşe ne arar..."
Mesut Selek